From The Editor
Cüneyt Evren
Dusunen Adam The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences
2010;23:0
Article No:
Article Type :
From The Editor
First of all, we would like to thank everyone who contributed to the fourth issue of 2010 of “Düşünen Adam” Journal of Psychiatry and Neurological Sciences.
This preface is the second one I wrote for this issue. This is due to an important incident which put the issue I would like to emphasize into agenda just after the first preface I have written.
First, I would like to revise the recent review articles about this.
It has already been reported that schizophrenia and other psychoses are related with violence mainly like homicide and the main reason for this relationship is the comorbid substance abuse. Moreover, in these patients with comorbidity, risk of violent action is the same as non-psychotic substance abusers. Actually, these findings show that prevention programs focused on substance abuse can be effective to reduce violent acts in these cases (1).
Another meta-analysis showed that 38.5% of homicides occur at the first psychotic episode and just before treatment started. Because homicide risk in this period is 15.5 times higher than post-treatment period, it was proposed that early treatment of the first episode can prevent some of the homicide attempts (2).
Last of all, after evaluating the 39 cases whom were psychotic at the time of homicide, 10.2% of the actions were found to be due to mistakes of the therapist or legal authorities and 15.4% could be prevented by the communication of the therapist and patients’ relatives. In this study, it was concluded that all of the family members should get involved in the treatment of patient and threats of psychotic patients should be taken as serious (3).
“Violence towards physician” has always been a fact but also far away from me. This did not change when this topic was turned to “violence towards psychiatrist” until it happened to people whom I know closer and loved to. I have always expected the threat from patients’ relatives rather than from them who try to hospitalize them by force. Haven’t I ever faced with danger? Yes, I did but I related my being rescued by perceiving this as a part of the disease and my growing anger causing increased tension. I think this the main reason why I have always expected danger from patients’ relatives or people I encountered in the street.
After assaulted by a schizophrenic patient, my wife who is also a psychiatrist had cervical disc hernia and had to wear collar for several days. Many incidents happened in the meantime. During the last year, one of our specialist friends was taken hostage and one of our residents had to be operated after the assault of a patient and these incidents thought me “Nothing important happened in any case”. When I got the news from psychiatry mail-group that our dear Hüseyin (Soysal) who served our hospital for many years was assaulted, I also learned that his condition was well. Hüseyin also sent an e-mail to the same mail group on December 9, 2010 thinking he recovered (physically) and said;
“Physicians (health professionals) and priests (religious functionary) have both an important defect. They think themselves without enemies and even untouchable. This assumption has a robust basis; they help people who need help with and without a return and ask themselves if there is anything missing with a sense of responsibility and even guilt after their service.
Being such generous and such important creates a surrealistic and even an unrealistic imaginary world in the wide area between divinity and playing the divine. Patients, consultants and admirers abstract physicians and priests from their bodies. They are nearly divine beings. On the contrary, these poor guys are the targets of psychopaths and people looking for revenge of outer world. They are stabbed by inhuman creatures which they are ready to hug...
Physicians and priests are innocent, oppressed and –unlike generally believed- unprotected. I am greatly disappointed being realized how unprotected I am and turned my back to a man whom I tried to prevent his mother not to be harmed by him.”
Hüseyin spent several years in forensic psychiatry ward and as emergency department director just before retirement which was highly probable to have aggressive patients and he was one of the few specialists I took as a role model. When I saw him with stab wound on his chest during my visit to the hospital, I could only say “If this happened to him, then everyone of us can experience the same”.
Hüseyin finished his e-mail by saying “I owe you all, many thanks”. If only what was done for the physical wound could have been done for his “disappointment”. We owe him essentially because he had to show us the only truth which we do not want to accept by putting his life on. However, we also do not know how to cope with this condition.
Before this terrible incident, Hüseyin accepted to review a paper submitted to this journal. When I realized that the system sent an automatic e-mail to him due to overdue of the review period I just could not know what to do. What actually surprised me was his e-mail with the correction recommendations sent at the same day. After that I said to myself “Why am I surprised? This was the responsible scientific attitude I took from Hüseyin”.
Whether a coincidence or not, a review article about “schizophrenia and violence” was sent to our journal for review after a few weeks. I am sure that physicians who wrote this article do not guess how close a stab can be to their hearts. I think we should accept that risk can be reduced but cannot be completely eliminated. I say this because I want Hüseyin who bemoan for turning himself back to his patient to know that he was just at the wrong place and at the wrong time.
I wish not to be disappointed while practicing our job or not seeing our respected colleagues disappointed…
Ön Yazı
Makale No:
Makale Türü :
Editörden
Öncelikle Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi’nin 2010 yılı dördüncü sayısına emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
Bu önsöz bu sayı için yazdığım 2. önsöz. Çünkü ilk yazdığım önsöz sonrasında, altını çizmek istediğim konuyu gündeme getiren önemli bir olay yaşandı. Konu “gerçeği değerlendirmesi” bozuk olan hastalarımızın bizlere yönelik olabilecek şiddet ve homisid riski.
Önce sizlerle yakın zamanda konuyla ilgili yapılmış derleme yazılarını gözden geçirmek istedim;
Şizofreni ve diğer psikozların özellikle homisid şeklindeki şiddet ile ilişkili olduğu ve bu ilişkinin en önemli nedeninin madde kötüye kullanımı komorbiditesinin varlığı olduğu bildirilmektedir. Üstelik komorbiditesi olan bu hastalarda şiddet eyleminde bulunma riskinin psikozu olmayan madde kötüye kullananlarla aynı olduğu da vurgulanmaktadır. Aslında bu bulgular madde kötüye kullanımına odaklanmış önleme programlarının bu olgularda şiddet eylemlerini azaltmakta etkili olacağını göstermektedir (1).
Diğer bir meta-analiz, homisidlerin %38.5’inin ilk psikoz atağında ve tedavi başlamadan hemen önce olduğunu göstermektedir. Bu dönemdeki homisid riski tedavi sonrasına göre 15.5 kat fazla olduğundan, ilk epizodun erken tedavisinin bazı homisid girişimlerini engelleyebileceği görüşü ortaya çıkmaktadır (2).
Son olarak, homisid eylemi sırasında psikotik olan 39 olgunun incelenmesi sonucunda, eylemlerin %10.2’sinin terapist ya da yasal otoritelerin hataları nedeniyle olduğu, %15.4’ünün ise terapist ile hasta yakınları arasındaki iletişim ile önlenebileceği saptanmıştır. Bu çalışmada, hastanın tüm ailesinin tedaviye katılması ve psikotik hastanın tehditlerinin ciddiye alınması gerektiği sonucuna varılmıştır (3).
“Hekime yönelik şiddet” benim için hep var olan ama bir o kadar da uzak olan bir konuydu. Bu konu başlığı “psikiyatriste yönelik şiddet” olduğunda da farklı değildi. Ta ki çevremde tanıdığım ve sevdiğim insanların başına gelmeye başlayana dek. Tehlikeyi hep, nedendir bilinmez, hastalardan ziyade onları zorla hastaneye yatırmaya çalışan hasta yakınlarından bekledim. Tehlikeyle karşılaşmadım mı? Evet karşılaştım. Ama başıma bir şey gelmemesini, yaşanan olayı hastalığın bir parçası olarak algılayarak, öfkelenip gerginliğin artmasına neden olmamama bağladım. İşte sanırım bu yüzden tehlikeyi hep hasta yakınlarından ya da sokakta karşılaştığım insanlardan bekledim.
Kendisi de psikiyatrist olan eşime şizofren bir hastanın saldırması sonucunda boyun fıtığı gelişmiş ve günlerce boyunluk ile gezmişti. Arada da bir sürü olay oldu. Hastanemiz içinde son bir sene içinde önce bir uzman arkadaşımızın rehin alınması, ardından bir asistan arkadaşımızın hastanın saldırısına uğrayarak ameliyat olmasının gerekmesi, kendi kendime “iyi ki önemli bir şey olmadı” dedirtti. Hastanemize yıllarca hizmet etmiş sevgili Hüseyin (Soysal) Ağabeyin saldırıya uğradığı haberini psikiyatri mail grubundan aldığımda aynı anda durumunun iyi olduğu haberini de aldım. Hüseyin Ağabey aynı mail grubuna (fiziksel olarak) iyileştiğini düşündüğü 9.12.2010 tarihinde bir mail atarak şunları söylüyordu;
“Hekimler (sağlık çalışanları) ve rahipler (din adamları) önemli bir kusura sahiptirler. Kendilerini düşmansız ve hatta dokunulmaz sanırlar. Bu san(r)ılarının sağlam bir de temeli vardır, onlar yardıma muhtaç insanlara karşılıklı ve karşılıksız yardım eder, verdikleri hizmetten sonra bile sorumluluk hatta suçluluk duygusuyla eksik bir şey bıraktım mı diye sorgularlar kendilerini.
Böylesine özverili ve böylesine önemli olmak, tanrısallıkla Tanrı’yı oynamak arasındaki dar bölgede gerçek üstü hatta gerçek dışı bir hayal dünyası yaratır. Hastaları, danışanları, hayranları hekimleri ve rahipleri bedenden soyutlar. Neredeyse, onlar ruhani varlıklardır. Oysa zavallılar, psikopatlar ve dünyaya diş bileyenler için kolay hedeflerdir. Kollarını açıp kucaklamaya hazırlandıkları insanlık dışı varlıklar tarafından hançerlenirler...
Hekimler ve rahipler, masumdur, mazlumdur ve sandıklarının aksine korunmasızdır. Ne kadar korunmasız olduğumu farkettiğim ve annesine zarar vermesin diye çırpındığım bir adama arkamı dönmek gafletinde bulunduğum için hayal kırıklığım büyük.”
Hüseyin Ağabey yıllarını saldırgan hastaların bulunma ihtimali yüksek Adli Psikiyatri bölümünde ve emeklilik öncesi de Acil Psikiyatri’den sorumlu olarak geçirmiş, yani tecrübeli ve hastasına yaklaşımını örnek aldığım sayılı uzmanlardan biridir. Onu hastane odasında ziyaretim sırasında göğsünde bıçak yarasıyla gördüğümde “onun başına geldiyse hepimizin başına gelebilir” diyebildim.
Hüseyin Ağabey “Hepinize borçluluk duyuyorum, sağolun.” diyerek mailini bitirmiş. Keşke fiziksel yaraları için yapılanlar “hayal kırıklığı” için de yapılabilse. Asıl biz ona bunu borçluyuz. Yaşamını ortaya koyarak bize kabul etmek istemediğimiz gerçekleri açıkça göstermek zorunda kaldığı için. Ama biz de bu durumla nasıl başedilebileceğini bilmiyoruz.
Bu üzücü saldırı öncesinde Hüseyin Ağabey dergimiz için bir yazı değerlendirmesini kabul etmişti. Sistemin 3 hafta süre dolunca otomatik olarak danışmana gönderdiği uyarı mailinin ona da gittiğini fark ettiğimde ne yapacağımı şaşırdım. Asıl şaşkınlığım düzeltme önerilerini aynı gün gönderdiğinde oldu. Sonra “niye şaşırıyorum ki” dedim kendi kendime, “bu Hüseyin Ağabey’den örnek aldığım bilim adamı sorumluluğu”.
Tesadüf müdür bilinmez, olaydan bir kaç hafta sonra dergimize değerlendirilmek üzere “şizofreni ve şiddet” konulu bir derleme yazısı gönderilmişti. Eminim bu yazıyı yazan hekim/ler de bir bıçağın kalplerine ne kadar yakın olabileceğini tahmin etmiyorlardır. Sanırım riskin azaltılabileceğini bilmek ama hiç bir zaman ortadan kalkmayacağını da kabullenmek lazım. Bunu söylüyorum çünkü hastasına arkasını döndüğü için kendine hayıflanan Hüseyin Ağabey’in sadece yanlış zamanda yanlış yerde olduğunu bilmesini istiyorum.
Mesleğimizi uygularken hayal kırıklığına uğramamak ya da saygı duyduğumuz meslektaşlarımızı hayal kırıklığı içinde görmemek dileğiyle.
Anahtar kelimeler :